Altınoluk Dergisi | 7. SAYI | 1986 Eylül
CENNETE ilk girecek olan zümre “Hammadûn” zümresidir ki, Cenab-ı Hakk’a çok hamdeden ve çok şükredenler demekdir. Hakk Teala Hazretleri:
“Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız.”1 buyuruyor. Allah Tealâ’nın maddî ve manevî bir çok nimetleri içinde yüzüyoruz, elhamdülillah. Bu yüzden Allah’a çok çok hamdetmeliyiz. Rabbımız Kur’an-ı Kerîm’de:
“Eğer şükrederseniz nimetimi ziyadeleştiririm.”2 buyuruyor.
CENAB-I HAKK’A bir defa tazarru’ ve niyazda bulunmak; hamdetmek bütün dünya nimetlerinden efdaldir. Çünkü dünya nimetleri geçici, Cenab-ı Hakk’ı zikir bakî ve ebedîdir. Bu dünyada Cenab-ı Hakk’ı zikirle ve O’na hamd ile meşgul olanlar kıyamet gününde altı yerde altı vesile ile yine O’na hamdedeceklerdir,
1-Mahşer gününde, ” Ey günahkârlar bugün müminlerden ayrılın.”3 fermanı ile mücrimler, sâlihlerden ayrıldıkları zaman.
2-Mîzan’da sevapları günahlarından ağır gelip beraat ettikleri zaman.
3-Sırat Köprüsü’nü geçtikleri zaman.
4-Ebedî hayat suyu ile yıkandıkları zaman.
5-Cennete dahil oldukları zaman.
6-Cenab-ı Hakk’ın cemal-i bakemâlini müşahede ettikleri zaman.
Cenâb-ı Allah cümlemizi bu ihsanlara mazhar olan kulları zümresine ilhak buyursun, amin.
HAZRETİ Süleyman (a.s.) Peygamber olmakla beraber arz üzerinde de melikdi Kuşların, hayvânâtın lisânına aşina, cinnîler emri altında, veziri de İsm-i A’zam’a mazhardı. Bir gün saltanatı ile semâda geçerken yerdeki karıncaların reisini çağırıp sordu:
– Neden sürünü yuvaya çağırdın? Ben semâdayım, sen yeryüzündesin.
Karıncaların reisi:
– Baktım ki; Senin saltanatla geçişin benim sürümün bir an için bile olsa Allah’ı zikrine mâni olacak, onları yuvalarına dâvet ettim, dedi.
Însan ruhunun manevî gıdası zikrullahdır. Her uzvun hamdi ayrı ayrıdır. Hamd dil ile başlar. Gözün hamdi ayrı, kalbin hamdi ayrı. Kıyamette kendi nefislerini hamdden alıkoyanlar âyette beyan buyurulduğu veçhile âmâ olarak haşrolacaklar.
“Her kim de benim zikrimden yüz çevirirse, ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü âmâ olarak haşrederiz. Benim zikrimden yüz çeviren “Ya Rabbi, benim dünyada iken gözlerim görürdü. Neden burada âmâyım?” dediğinde Cenab-ı Hakk: “Sen orada nefs-i emmarene uyup bana hamdetmeyi unuttun. İşte ayetlerimizi unuttuğun gibi bugün de öylece unutuluyorsun.”4 buyurulacaktır.
Dil ile başlayan hamd, sonra kalbe intikal edecek. Kalbin hamdi zikrullahdır. Kalb zikretmiyorsa hasta demektir. Katılık vardır, yumuşatmak lâzım gelir.
Kalb Allah’ı zikre başlar ve devam ederse zâkir kalb, daha sonra manen diri, uyanık kalb haline inkılâb eder. Kalb yumulup açılarak kan deverânını vücuda yayar, inkılâb kabiliyetini haiz bir uzuv zikrullah ile meşgul oldukça kan deverânı ile bütün vücuda tesbîhât yayılır.
KALB, ZİKRE başlayınca deverân-ı dem vasıtasiyle zikir sadra intikal eder. Sadr da zikre başlar. Sadrın zikrinden şerh-i sadr meydana gelir. Kur’an’da dört tane şerh-i sadr âyeti vardır.
“Habibim göğsünü senin faydan için genişletmedik mi?”5
“Rabbim benim göğsüme genişlik ver.”6
“Allah kime doğru yolu gösterir, imana muvaffak ederse onun göğsünü imana açar. Kimi de sapıklıkta bırakmak isterse onun kalbini son derece daraltır, sıkar.”7
“Öyle ya Allah’ın göğsüne müslümanlık için inşirah verdiği Rabbım’dan bir nur üzere olan kimse kalbini mühürlediği gibi midir?”8
KALBDE başlayan zikir, rûh, sır, hafî ve ahfâya intikal eder, yani letâif-i hamse’de zikir husûle gelir, şerh-i sadr tahakkuk eder.
* * *
Ziyâdeleştirmek: Artırmak, çoğaltmak, Tazarrû ve niyaz: Yalvarmak, yakarmak, dua etmek. Efdal: En üstün. İlhak etmek: Katılmak. İnkılâb etmek: Değişmek, dönmek. Deverân-ı dem: Kan dolaşımı. Sadr: Göğüs, vücudun ön tarafı Şerh-i sadr: Kalb genişliği, gönül genişliği, huzur. İnşirah: Açılma, ferahlık.
Dipnotlar : (1) İbrahim Sûresi, 34 (2) İbrahim Sûresi, 7 (3) Yasin Sûresi, 59 (4) Tâha Sûresi, 124-126 (5) İnşirah Sûresi, 1 (6) Tâha Sûresi, 25-26 (7) En’âm Sûresi, 125 (8) Zümer Sûresi, 22